İÇKİN VE AŞKIN OLAN KENDİLİK

20 Mayıs 2011

in Miscellaneous,The Life,The Look

Başlığı Gülseli İnal’dan çaldım, çünkü bayıldım!!!

Oylum Öktem İşözen “Çingeneler” / Sergi…

Herhangi bir sergiyi ziyaret ettiğinizde 10 dakikada tüm eserleri incelersiniz, haksızlık gibi gelir bu bana bazen, bir eserin önünde dikilip durur ve sanatçının ruh haline bürünmeye çalışırım, gözlerimi kapatıp ne hissediyorsa hissetmeye ne yaşıyorsa yaşamaya başlamak için kendimi zorlarım…

Babalar ve kızları…

Her ne koyarsak koyalım somut olarak  ortaya, mutlaka soyut bir boyuttan, bir düşünceden başlarız onu yaratmaya.Önce dakikalarda başlar düşüncelerimiz, sonra saatlere yayılır, şekillendikçe şekillenir ; sonra bazen aylar ve bazen de yıllar süren bir emek ile bütünleşip iyice “demlenir”.Bazen bir günde, bazen yıllara yayılan bir süreçte form bulur düşüncemiz…Ellerimizle yoğururken, hislerimizi, ruhumuzu, aşkımızı ve sevdiklerimizi de harmanlar yüreğimiz.İki adım geri gidip bütününe baktığımızda eserimizin, kimsenin göremeyeceği anlarımız tazelenir, 10 saniyeye sığıverir tüm o yaşanmışlıklar.Sen baktığında bir sanat eseri görürsün, belki hayran kalır belki de “bu ne böyle” deyip anlamsız bulursun.Ahh ama ben baktığımda… kahkahalarımı, göz yaşlarımı, kulağıma fısıldayan o eşsiz adamın sesini, yere döküp ayağımı yaktığım kahveyi, en konsantre olduğum anda telefonun çalıp büyüyü dedikodularla bozan arkadaşlarımın verdiği ara keyfini,bahçedeki ağaçları, bakıpta göremediğim kör noktaları, emeğimi, zamanımı…görürüm.Babacım…

17 Mayıs- 3 Haziran tarihleri arasında Galeri Işık’ta, sanatçının kendi deyimiyle “yaşamın özeti” olan çingeneleri, heykelsi formlarında görmeye ne dersiniz?

Onun çingelerini anlatan kitapçığını okuyun, eserlerine bakarken çok daha farklı bir boyut yakalayacağınıza eminim.Hepimizin bir hikayesi var, her sanatçının, her eserinin ise farklı bir ruhu var.Nereden mi biliyorum, çok basit iki çizim yaptığımda bile her bir parça bana farklı bir hikaye anlatır,yazdığım yazıların başlıkları gülümser yüzüme!Merak etmeyin gerçekten konuşmadıklarını biliyorum:)Şizofren değilim yani, en azından henüz:)))

Bir gün Ali (3.5 yaşındaki oğlum): “Anne, bak köpeğim ne tatlı di mi?” diyerek , elinin altındaki hava boşluğunu okşuyordu.Yüzümdeki dehşet ifadeyi görmüş olacak ki:”Merak etme anne, gerçekten orada köpek olmadığını biliyorum, şakacıktan varmış gibi yapıyorum, çaktırma:)” dedi…Alem çocuk!

Oylum Öktem İşözen, Gülseli İnal’ın deyimiyle “Hiçliği Varlığa” dönüştüren babası Tankut Öktem’in yaşayan evrensel eli…Dilerim bir gün ben de….

Sevgiler,

Ayşegül Afacan Köksal

{ 2 comments… read them below or add one }

1 secil Mayıs 22, 2011, 04:46

Aysegulcum ,
seni tanimiyorum ama yazdiklarinla aslinda o kadar guzel hissettiriyorsun ki kendini.sanki tanisiyormusuz gibi!garip:)
evet ben de dilerim bir gun sen de…
ve babanin seni gordugune , gurur duyduguna eminim:)
Hadi ama dolmasin gozlerin..
opuyorum

Cevapla

2 Moda Tutkusu Mayıs 22, 2011, 07:03

Çok teşekkür ederim Seçil, o gözler hep dolu, nasıl bir potansiyel varsa pıt diye düşer iki damla:)Oyuncu olsam drama sahnelerinde üstüme olmazdı!!!Ben de öptüm!

Cevapla

Leave a Comment