Style Visitors Volume 15: Duygu Özaslan

20 Haziran 2017

in The Look

Duygu Özaslan

Elbise: Mybestfriends

Ayakkabı: Chloé

Aksesuar: Doİstanbul

 Merhaba Duygu, ModaTutkusu’na hoş geldin! Seni biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?

Hoşbulduk! 26 yaşındayım, yaklaşık 4 yıldır makyaj ve moda üzerine bir Youtube kanalım ve onunla beraber giden bir Instagram hesabım var. 6 ay önce de erkek arkadaşımla birlikte kendi aksesuar ve giyim markam DO’yu kurduk. Şu sıralar günlerim daha çok DO ofisinde geçiyor ama video ve fotoğraf içeriği üretmeyi de en az bir şeyler tasarlamak kadar seviyorum!

Türkiye’de YouTube ve makyaj videoları denince akla ilk gelen isimlerden birisin. Bildiğimiz kadarıyla zaten bu isi Türkiye’de ilk yapanlardansın. Peki, YouTube senin hayatini nasıl değiştirdi?

Teşekkür ederim, evet ben kanalımı açtığımda benim kategorimde içerik üreten çok az kanal vardı. Bu benim en büyük avantajımdı aslında çünkü henüz bir “sektör”e dönüşmeden ve hiçbir beklentim olmadan başlamıştım. Yani benim için 1000 takipçi hayal edemeyeceğim bir sayıyken bir de baktım ki bu yaptığım şeyden para kazanmaya başlamışım. Geldiğim noktaya ve olduğum kişiye baktığımda iyi ki yapmışım diyorum. Bu kimine göre başarı hikayesi ama benim için daha çok hayatımın değiştiği sapak. Okuduğum bölümü bir gün bile sevmezken, mezun olduğumda ne yapacağımı düşünürken yalnızca keyif almak için yaptığım şey tam zamanlı işime dönüştü ve bana hayalini bile kurmadığım kapılar açtı. Hani bazı şeyler vardır hayalini kurarsın, kendini orada düşünürsün ve gerçekleştiğinde inanılmaz iyi hissedersin. Bir de o hayal ettiklerinin de ötesinde şeyler vardır; sanırım ufkunun onları düşleyecek kadar geniş olmadığı… Esas bunlar bir gün gerçekleştiğinde insan her şeyi yapabilirmiş gibi hissediyor. Somut olarak ya da görünürde mi demeliyim, bana çok fazla getirisi oldu ama en önemlisi kendimi kabullenmeyi ve ne olursa olsun kendim olmamı, kendim olduğum için özür dilememem gerektiğini öğretti yaptığım iş.

Kanalda her zaman, ufak da olsa, yenilikler yapmaya çalıştığını görüyoruz. Kanalının başlangıcı ve bugünü arasındaki farkı biraz anlatır mısın?

Mümkün olduğunca kendimi geliştirmeye çalışıyorum, yapılmamış bir şeyi yaptığımda inanılmaz keyif alıyorum. En berbat gününüzde kanalımda ki ilk videoları izleyip halinize şükredebilirsiniz:) Çekim kalitesi, makyaj becerilerim… Bir noktaya kadar yalnızca makyaj videosu çekmiştim mesela, daha sonra moda ve stille ilgili bir şeyler de ekledim. Her şey çok değişti ve ben de büyüdüm. Bazı insanlar değiştiğimi söylüyor mesela ve onları haklı buluyorum. Tabii onlar bunu pozitif bir anlamda söylemiyor ama hala aynı kişi olsaydım bence bu daha kötü olurdu. Öğrendiğim çok şey var bu da hem kişilik olarak hem de içerik olarak kameraya yansıyor.

Bizce tarzını İnstagram’da, YouTube’dan daha iyi yansıtıyorsun. Sen buna katılıyor musun? Bir YouTuber için İnstagram ne ifade ediyor?

Kesinlikle katılıyorum! Keşke her gün ne giydiğimi videoya çekebilsem ama işte gerçekte işler “ya bi’ fotoğrafımı çeker misin”e dönüşüyor:) İnstagram daha hızlı ve sessiz. Kötü giden bir günde bile bir şeyler çekip koyabilirsin ama kamera karşısına oturamıyor insan. İzleyiciye yansıyor çünkü, hem Facetune da yok videoda.

Bir de mesela şöyle bir şey var İnstagram ve Youtube el ele gitse de -bu bence bir influencer için çok önemli- ikisinin çok farklı dinamikleri var. Youtube’da ağır makyajlar daha çok beğeniliyor mesela, ben de bir video çekerken günlük azıcık olan makyajımı yapamam haliyle. O yüzden bir şekilde kendi tarzıma uyarladığım daha uğraşılmış look’lar oluyor kanalda. İnstagram’da ise beni o gün yolda gördüğünüz halim. Şimdi baktım da, galiba kanalda makyaj yapıp hazırlanmayı, İnstagram hesabımda ise giyinmeyi daha çok seviyorum. Bir de şöyle garip bir tespitim var: Youtube’da uygun fiyatlı, İnstagram’da high-end ürünler görmeyi daha çok seviyor insanlar.

Trendlerle birlikte kendi çizgini yansıtacak parçalar kullanmayı çok sevdiğini görüyoruz. Peki, sen stilini nasıl tanımlıyorsun?

Evet, trendleri olduğu gibi alıp giymeyi sevmiyorum pek çünkü her sezon yeni trend parçalarla oluşan bir gardırobun birkaç yıl sonra hiçbir işe yaramayacağını düşünüyorum. Sokakta vitrin gibi giyinen, halbuki kendi dokunuşunu katsa çok daha özel ve özgün görünebilecek bir sürü kadın görüyoruz. Ben tabiri caizse “çok stylish” görünen kadınlardan çok onun için anlamı olan bir parçayı üzerinde taşıyan, şık olmaya çalışmayan -hatta neredeyse rüküş damgası yemeyi göze almış- kadınları beğeniyorum. Kendi stilim için konuşacak olursam, ben zıtlıklardan hoşlanıyorum ve çizgimi de böyle oluşturduğumu düşünüyorum. Feminen-maskülen, spor-klasik, modern-vintage zıtlıklarını çok seviyorum. Çok net bir elbiseyi gerçekten ona cuk oturan bir ayakkabıyla giydiğimde kendimi rahat hissetmiyorum ve gidip üzerine başka bir şey alıyorum ya da altına bot falan giyesim geliyorum. Bir de annem ve anneannemin dolabından çok fazla takı ve kıyafet kullanıyorum ve 10-12 yıl önce aldığım parçaları dolabımın derinliklerinden çıkarmaya bayılıyorum.

Bu yaz ‘giy cik’ kombinini tarif edebilir misin?

Benim yaz-kış en çok giydiğim şey botlar. Özellikle topuklu botlar, bana stiletto ya da sandalet vermeyin topuklu bot verin sonsuza kadar giyerim! Jean şort, topuklu bir bot, üzerine Vintage bir t-shirt ya da erkek arkadaşımın gömleği, designer bir çanta -bu designer çanta olayı çok fena bir guilty pleasure’ım- ve bolca kolye.

Cildin harika! İyi baktığın gerçekten belli oluyor. Peki, cilt bakim rutininin vazgeçilmezlerini paylaşmanı istesek?

Çok teşekkür ederim! Bu kadar makyaj yapan biri olarak benim cildim de ara sıra sapıtıyor ama hemen ten makyajına biraz ara vererek dengelemeye çalışıyorum. Gündüz ve gece banyoda 5’er dakikalık bir rutinim var, bayağı basit aslında. Yüz temizleme köpüğü ve yüz temizleme cihazıyla yüzümü yıkıyorum (makyaj varsa önce bütün yüzümü Miselar su ve pamukla siliyorum), önce esans (Uzakdoğulu kadınların bir şey bildiğine inanıyorum) ya da serum, sonra nemlendirici, en üste de yağ. Cildi yağlı olanların bile yağ kullanmayı denemesini aşırı öneriyorum. Cildimin o parıltısı yağdan geliyor. Göz çevresi kremi ve dudak peelingini de atlamıyorum. Eğer minik sivilcelerim varsa üzerine pamuklu çubukla sivilce kurutucu sürüyorum, problemlere bölgesel ürünler uygulamanın daha doğru olduğunu deneyimledim. Haftada bir kez gözenekler için güçlü bir kil maskesi yapıyorum, bazı akşamlar da tüm adımları atlayıp nemlendirici bir maske sürüp yatıyorum. bunun da faydasını çok gördüm.

Seni bulmuşken bu yazin en havali makyajini sormazsak olmaz!

Bu yaz yine aydınlık ve hafif ten makyajları var, krem ürünler geri döndü biraz. Krem allıklar, krem aydınlatıcılar. Mat rujların pabucu biraz dama atıldı, 90’ların lipglossları geri döndü (yaşasın!). Yani oldukça taze, parlak ve genç duran makyajlar trend.

Biraz da markandan bahsedelim. Do Istanbul için bu yaz neler planlıyorsun?

DO yaz koleksiyonunu geçtiğimiz haftalarda çıkardık, biraz retro ilhamlı, fresh ve lolita diye tanımlayabileceğimiz parçalar var. Şimdi büyük bir yaz partisine hazırlanıyoruz, belki ilerleyen zamanlarda yine pop-up etkinlikler olabilir. Ara ara yeni ürünlerimiz gelecek o yüzden atölye koşturmamız pek bitmiyor. Bir yandan sonbahar-kışı tasarlamaya başladım, Instagram’da #DOgirls etiketiyle ilham verici bulduğumuz müşterilerimiz/arkadaşlarımız/tanımadığımız kızlarla yaptığımız fotoğraf çekimleri projesi de devam ediyor. Öyle şimdilik.

En sevdiğin, en çok ilham aldığın markalar hangileri?

GUCCI çok fena geri döndü bence, maksimalist tavrına bayılıyorum. VETEMENTS’ın o çarpık havası ve özellikle işbirlikleri çok hoşuma gidiyor. Daha önce yine hiç fanı olmadığım DIOR bu ara arzu listemde; ayakkabı-çantaya çok para veririm ama kıyafete vermeyeceğimden mağazaya girmemeye çalışıyorum çünkü SS17 çok iyi. ATTICO’yu tamamiyle çok beğeniyorum, inanılmaz elegan ve zamansız tasarımları var Gilda ve Giorgia’nın. Türk tasarımcılardan Dilara Fındıkoğlu’nun alternatif rock-punk evreni -kızın kafası çok acayip çalışıyor- ve Dora Teymur’un başka bir yüzyıldan gelen ayakkabılarının hepsini giymek istiyorum.

Son olarak, şu sıralar ‘motton’ olan bir söz var mı?

Mottom yok herhalde ama şu sözü çok seviyorum: “Compare yourself o yourself”.

 

Leave a Comment