The Life

OFF NE GİYSEM

25 Nisan 2012

in The Life

Click to see and read more

{ 7 comments }

24 HOURS

15 Nisan 2012

in The Life

HEP AYNI “SON DAKİKA” SENDROMU
Sabahın erken saatlerinde “herkesler” uyurken trafik canavarını tokatlayıp zoraki yetiştiğimiz, 10 dakikada dosyalarımızı toparlayıp uçar adımlarla sunum ya da toplantı odasına gittiğimiz yoğun iş günleri!
Akşam eve geldiğimizde yastıkların dağılmasına aldırmadan, görüntüsünü en çok beğendiğimiz koltuğa kendimizi atıp, ayaklarımızı şöyle bir uzatıp “10 dakika” dinlenebilmeyi hayal ederiz.Ama sabah “10 dakika” daha fazla uyuyabilmek için yastıkların şeklini bozmaya korkar, koltuğun üstünde zıplayan canavarlarımızı azarlarız.
Yüzlerce pratik yemek kitabı alır, süs için sıra sıra dizer, dondurulmuş hazır ve sağlıksız yiyecekleri 5 dakikada mikrodalga fırında ısıtırız!10 dakika daha erken kalkmak söz konusu bile değilken, yatış saatimizi hiç planlamayız.
Hep “yarın” daha sağlıklı besleneceğim, sigarayı bırakacağım, erken kalkacağım, spora başlayacağım… der, o yarını hiç bugüne ya da şu ana taşıyamayız.Erteler dururuz.Erteledikçe sorumluluğunu almadığımız, düşünmeyerek ve bahanelerle süsleyerek geçici rahatlama anları yaşadığımız işler, zihnimizde birikir durur.Ağır bir yük gibi oturuverir omuzlarımıza!
HEPİMİZİN 24 SAATİ VAR!
Herkesin 24 saati olduğunu ve arzuladıkları tüm başarıyı bu sürede gerçekleştirdiklerini hatırlayin.
Doğru yapılan planlama ve zamanlama ile işlerimizi birer birer bitirip, akşam eve geldiğimizde oturduğumuz anın keyfini rahat bir zihinle çıkarabiliriz.
Ertelediğimiz her işin sorumluluğundan, yükünden kurtulmak için bazen sadece BAŞLAMAK gerek!
A’LAR, B’LER, C’LER…
Öncelikle ÇOK AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE şunu söylemeliyim ki, zamanı iyi değerlendirmeyip son dakikada kafamızdan atmak için yaptığımız işler bizi mutlu etmez! İşlerimizi önem sırasına göre dizmeli ve öğlene kadar en verimli saatleri “en önemli” işlerimizi bitirmek için kullanmalıyız. Bunun için de sabahları zamanında, belkide her zaman olduğundan daha erken saatte işimizin başında olmalıyız. sabahları mutlu uyanmak için tıkla
Eski bir hocam bana şöyle derdi: “Gününü planladığında, maddeleri önem sırasına koy, A’lar, B’ler, C’ler olsun.Önce A’lardan başla, sonra B’leri bitir…”
“Öz disiplin başarılı insanlarla başarısız insanları ayıran en önemli özelliktir! Öz disiplin, yapman gerekeni yapman gerektiğinde yapmaktır!”
Size bir şey söyleyeyim mi, bugüne kadar tanıştığım ve işinde başarılı olduğunu gördüğüm kişilerin en büyük özelliği öz disipline sahip olmaları! Bana sordukları ilk soru ise, “iş planı yaptın mı?”
Onlara başarılarının sırrını sorduğumda verdikleri yanıt , başaracaklarına olan inançları ve ısrarları, verimli bir iş planı ve vakit kaybetmeden harekete geçmek için gereken disipline sahip olduklarıydı.
Haftaya gülümseyen yüzünüzle başlamanız dileğiyle…

{ 4 comments }

Mybestfriends ürünlerini artık Akmerkez – Fashion side out mağazasından temin edebileceksiniz!
Mağazayı dışardan gördüğünüz anda girmek isteyeceksiniz.
Neonlarla süslenmiş vitrinine biz hayran olduk!
Mybestfriends markası dışında bir çok genç tasarımcının harika kıyafetleri de yerini almış!

 

 

 

{ 3 comments }

İSTANBUL MODA HAFTASI KONU OLUNCA….
İzleyicilerimizden gelen sayısız maile artık buradan cevap verelim istedik!Söz konusu IFW olunca hassas davranmaya özen gösteriyoruz çünkü!Genel olarak sorular bu iki noktada toplanıyor:
SORU: “Moda haftasında 4 gün boyunca bizleri tweete boğup, instagramda muhteşem fotograflar paylaştınız; sayenizde oradaymışız gibi hissettik; fakat neden moda haftasına blogta yer vermediniz?”
SORU:Siz de mi organizasyona tepki gösteriyorsunuz? Beğenmediğiniz için mi yayınlamıyorsunuz?
Sevgili Moda Tutkunları,
Biz bu yıl düzenlenen İstanbul Fashion Week 2012′ yi Harper’s Bazaar adına izledik, görüntüledik ve elde ettiğimiz verilerle Mart sayısında tam 4 sayfa sokak modasını yorumladık! Bizi oradan takip edeceğinizi bildiğimizden, ara ara da buradan ne giydim postları yaptık!
Tasarımcılarımız ile yaptığımız röportajlar ve görselleri sonbahara saklamıştık! Ama moda tutkunlarını daha fazla bekletmek olmaz gibi görünüyor!
Beğenmemek şöyle dursun, organizasyonun PR şirketi olan İstanbul İletişim’e sonsuz minnet duyuyoruz! Gerçekten çok nezih, akıllı ve planlı bir organizasyondu.Günden güne geliştiğimizi unutmayalım.
Bir şeyi eleştirmek ile yargılamak arasındaki farkı hep hatırlayalım!Benim kulağımın arkasındaki küçük peri, bana hep şöyle der:
Yalnızca yaptığı işte mükemmel olan kişilerin eleştirilerine kulak ver!Onlar yapıcı ve seni yüceltecek öğretilerdir!Eleştirdikleri konuda bilgisi olmayanlara sadece gülümse, zamanla öğreneceklerdir…
Beğenmek ve beğenmemek elbette en büyük hakkımız, ama yorumlamak ve yargılamak için…
Neyse tüm bu negatif seslerin sesini kısalım!
Artık Türkiye’de de Moda Haftası var!
Artık İstanbul’da sokak modası çekebileceğimiz bir platform var!
Artık tasarımcılarımızı daha yakından tanıma ve onlardan ilham alma şansımız var!

 

Tüm tasarımcılarımıza katıldıkları için,
İTKİB’e verdiği destek için,
Basın mensubu tüm arkadaşlarımıza canla başla çalıştıkları için,
Organizasyonda yer alan tüm çalışanlara emekleri için,
Blogger arkadaşlarımıza an be an yayın yaptıkları için,
Ve aklıma gelmeyen ama
Modaya maddi ve manevi yatırım yapan herkese katkıları için;
Tüm MODA TUTKUNLARI adına sonsuz teşekkürler…
Hazırlık aşamaları, yakaladığımız ilginç kareler ile MODA HAFTASI VOLUME 1 başlasın!

 

Fotograflar, Yürek Akbar (dahi çocuk!)
Uğurkan Erez Tuvana defilesi öncesi…
Başak!O bir tane!!!Bizim gözümüzde, 2Shoppers Başak Dizer Fransez ve Deniz Marşan, Türkiye’de yeni bir iş kolu yaratan ve moda anlayışını güncelleyip kesinlikle canlandıran öncülerden!
Favori mankenimiz!

Yurtdışından blogger arkadaşımız!
 

 

{ 3 comments }

Yalnızca bir hakkımız var!
Tek bir ömrümüz!
Senin okuduğun benim yazdığım şu an, bir daha geri gelmeyecek o anlardan biri oldu bile…
Sonra Mirkelem’ın şu şarkısını söylemeye başlayacağız:
 “Geçip giden buuuu, zamanları uuuu, bir yerlerde bulsam….Sonra üzülsem, da ra ra ram, üzüldüğüme üzülsem…”
Hep daha fazlasını istemekle geçer ömrümüz!
Bu aslında iyi bir şeydir, tabii eğer  bunu istek boyutunda bırakmaz ve aksiyona geçirebilirsek! Çıtayı ulaşılabilir bir yüksekliğe koyar, hedefe varmak için gereken azmi gösterir ve disiplinli olursak!
İşin bir de diğer boyutu var…Benim esas vurgulamak istediğim boyutu!
“Zaten” sahip olduklarımız için şükretmemek ve onların varlığı ile tatmin olamamak. Ben buna, “anı” yaşamayı reddedip, sadece gelecekte gerçekleşmesini beklediğine yapışma modu diyorum! Ve bunu fena halde abartanlar, çok ama çok mutsuz oluyorlar!
Şimdi onları çimdikleyip kendine getirme arzusu ile bu yazıyı yazdığımın farkına varıyorum! Etrafınıza bir bakın; bu mutsuz, yorgun insanlardan, pek ama pek çok var!Evet bazen sen de, bazen ben de, onlardan biri oluyoruz!
Bazen farkında olmadan çıtayı o kadar yükseğe koyuyoruz ki!Hedefe ulaşana kadar hep mutsuz, asık suratlı ve hırçın mı olalım yani?
Mutsuz asık suratlı hırçın!
Ben “simple happiness” bağımlısı olun demiyorum, ama anın tadını çıkarmalı insan!Smart happiness:)
Çünkü bu anı yaşamak için yalnızca tek bir hakkımız var!
Tek bir ömrümüz!
Kazak örmek…
Örmeyi çok seviyorum.
Kazağı giydiğim anı seviyor muyum? Sadece bir gün!
Sonra yeniden örüyorum.İlmikleri dokumanın keyfini seviyorum.Yeni sıraya geçtiğimde, bir öncekinin bitişiyle gurur duyuyorum.
Yaşadığım her anı seviyorum.Kazağı giydiğim andan çok, onu dokuduğum her anı yaşamayı  ve deneyimlemeyi seviyorum.
Ayşegül Ne Giydi?
Elbise, Dress, Niquie 

{ 16 comments }